Agatha Christie - Roger Ackroyd Cinayeti

İngiliz yazar ve polisiye edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Agatha Christie’nin “Roger Ackroyd Cinayeti” romanı, Hercule Poirot serisinin dördüncü kitabıdır. Eser, “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap” listesinde de yer alıyor. Ayrıca Umberto Eco da bu polisiye romanını “örnek yazarın, ikinci düzeyörnek okurla iş birliği yapmasını istediği metin” olarak tanımlıyor.

Agatha Christie’nin “Roger Ackroyd Cinayeti” romanı hem yazarın hem de polisiye edebiyatının en iyi kitapları arasında gösteriliyor. Zaten Eco da “örnek yazarın,ikinci düzey örnek okurla işbirliği yapmasını istediği metin” derken kitaptan övgüyle bahsediyor. Peki bu ne demek? Agatha Christie romanı yazarken, okurdan da pasif bir okur olmamasını istiyor. Aslında cinayetle ilgili ipuçlarını zaman zaman okura veriyor. Cinayeti Poirot (okunuşu Puaro) ile birlikte okurun da çözmesini istiyor. En azından verilen ipuçlarını dikkatle takip etmesi gerekiyor okurun.

Okur bir yandan olayları takip ederken, bir yandan da Poirot’nun bulduğu ipuçları üzerine kafa yormaya ve cinayeti çözmeye çalışmalı. Öyle ayrıntılı ya da çok ince ipuçları var ki, tabii her okurun hemen görmesi ve anlaması da mümkün değil.

Olay kısaca şöyle: İngiltere’de King's Abbot köyünde bir cinayet işleniyor. Zengin bir kişi olan Roger Ackroyd evinde öldürülür. Ondan öncesinde ise Ackroyd Doktor James Sheppard’ı evine çağırarak bir sır verir. Evlenmeyi düşündüğü kadın Dorothy Ferrars’a şantaj yapılıyor. Sebebi ise Bayan Ferrars kendi kocasını zehirlemiştir. Bu şantaja dayanamayan kadın da intihar ediyor. Ancak ölmeden önce Ackroyd’a şantajcının kim olduğunu söylediği bir mektup gönderir. Mektup Ackroyd’a ulaşır, ancak okur mektuptaki ismi öğrenemeden adam öldürülür. Kendi evinde ve evdeki bir hançer ile.

Hercule Poirot ise emekli olmuş ve King's Abbot’a yerleşmiştir. Cinayeti çözmek için yapılan ricayı kırmaz ve arkadaşı olan Roger Ackroyd’u kimin öldürdüğünü bulmak için işe başlar. Bu araştırmalarının çoğunda ise ona Doktor Sheppard eşlik eder. Zaten hikâye de Dr. Sheppard’ın ağzından anlatılıyor.

İşte dedik ya Agatha Christie okurdan da katili tahmin etmesini istiyor diye. Evde cinayet sırasında kimin bulunduğunu ya da dışarıdan kimin gizlice eve girip adamı öldürebileceğini ve en başta kimde fırsat ve sebep olduğunu bir bir Poirot ile birlikte okur da öğreniyor. Tabii en başta adamın servetinin kime kalacağı üzerinde duruluyor. Büyük bir bölümü üvey oğlu Ralph Paton’a kalmıştır servetin. Bu sıralar parasal durumu da iyi değil. Köye gizlice gelip bir otelde kalıyor, derken en fazla şüphe de onun üstüne düşer. Diğer şüpheliler ise evde cinayet sırasında bulunanlar.


HERCULE POİROT

Poirot ise emekli olmuş ve King’s Abbot köyüne yerleşmiştir. Dr. Sheppard köylerini anlatırken en ilginç kısmı ise şöyle: “Köyde evlenmemiş zengin kadınlar ve emekliler çoktur. Eğlencemizi bir tek kelimeyle anlatabilirim: “Dedikodu.”


Şimdi ünlü özel detektife geçelim. Polisiye severler onun nasıl göründüğünü filmler ve dizilerden iyi biliyor. Yazar ise kendisinin en ünlü roman karakterini bize şöyle tasvir ediyor: “Yumurta biçiminde bir baş ve şüphe uyandıracak kadar siyah saçlar. Gayet kocaman bir bıyık, insanı dikkatle süzen bir çift göz.”

Belçikalı olan Poirot’nun en dikkat çeken özelliği, her şeyi dikkatle incelemesi ve hiçbir ayrıntıyı kaçırmaması dışında, çok nazik olmasıdır. Kaba değildir, en çok şüphelendiği kişiye bile nazikçe yaklaşır, kırmadan, korkutmadan sorular sorar, yalan duysa bile bunu yüze vurmayan bir karakterdir. Poirot’nun bu inceliğini cinayetle ilgili bilgi almak için gittiği polis merkezinde müfettişlerle karşılaşması sırasında görüyoruz. Müfettişler tanınmış bir özel detektifin işlerine karışmasından memnun değil ve rahatsızlıklarını dile getirirler. Poirot ise ustaca durumu düzeltmesini bilir. Poirot’nun nazik ve durumu kurtaran cevabı hem polisi yumuşatır hem de memnun eder.

“Vaziyeti Poirot kurtardı.
"Kendi kendimi emekliye ayırmıştım. Böyle olaylara bir daha karışmamak niyetindeydim. Ayrıca ben reklamdan nefret ederim. Meselenin çözümlenmesine bir şeyler kattığım takdirde adımın açıklanmamasını bilhassa rica edeceğim."
Raglan'ın yüzü biraz aydınlandı. Polis müdürü ise daha yumuşadı. "Büyük başarılara eriştiğinizi duymuştum."
Poirot, "Bu da polisin yardımıyla oldu tabii. İngiliz polisine büyük hayranlığım vardı. Müfettiş Raglan kendisine yardım etmeme razı olduğu takdirde bunu büyük bir onur sayarım.”

Ünlü bir detektif olmasına rağmen bir o kadar da alçakgönüllüdür Poirot. Ancak bu alçakgönüllü davranışını, kendi ifadesiyle “beyninin gri hücrelerinden” konu açılınca göremiyoruz. Kendi “gri beyin hücrelerinin” en iyileri olduğunu çekinmeden söyleyebiliyor. Ya da çoğu kez de gururla ve övünerek, “Ben olaylarla ilgili tahmin yapmam, ben kesin her şeyi bulurum ve bilirim. Benden bir şey saklayamazsınız.” da der.

Ancak Poirot’nun bence en önemli sözü ve cinayetleri çözmedeki başarısı, söylediği bu sözde yatıyor: “Herkesin gizlediği bir şeyleri var” (Everyone has something to hide).

KADINLAR VE AYRINTILAR

Poirot cinayeti çözmede ustadır. Çünkü hiç kimsenin önemsemediği ayrıntılara mutlaka dikkat eder ve onları ilginç bulur. Bir yandan odada boğazına hançer saplı bir kişi varken, Poirot “Bu sandalye neden burada, öne mi çekildi?” gibi çok anlamsız gibi görünen ayrıntıyla ilgilenebilir. İşte asıl cinayeti çözen de bu ayrıntılardır.

Poirot bir yerde bu ayrıntılara en çok da kadınların dikkat ettiğinde bahseder. Poirot’nun kadınlarla ilgili söylediği ve dikkatimi çeken paragraf ise şöyle:

“Poirot ders verir gibi, "Kadınlar, fevkaladedirler," diye gülümsedi. "Bir şey uydururlar. Sonra bir de bakarsınız bir mucize olmuş ve onlar haklı çıkmışlar. Aslında onlarınki uydurma değildir. Kadınlar farkına varmadan bazı şeylere dikkat ederler. Bilinçaltları binlerce ayrıntıları kaydeder. Sonra bunları bir araya getirir. Kadınlar da bu neticeye 'iç güdüsü' adını verirler. Ben psikolojiden çok anlarım."

Kitap boyunca yazar okura çok sayıda ipucu verir. Şüpheliler, cinayeti işlemek için sebepler, deliller ve Poirot’nun dikkat ettiği çok sayıda ayrıntı. Tabii hepsi cinayetle ilgili değildir. Bazıları şüphelilerin sayısını azaltmaya yarar. Ancak kesin olan bir şey var ki, ustaca kurgulanmış bu polisiye sonunda hiç tahmin edemeyeceğiniz bir sonuç çıkar.

ROMANIN FİLMİ

Romanın birçok defa sinema, radyo, tiyatro uyarlaması yapılmıştır. İlki 1931 yılında sinema filmi olarak seyirciyle buluşmuştu. En son ise 2000 yılında İngiliz ITV’de televizyon filmi şeklinde 103 dakikalık bir film olarak gösterilmişti. Bu Poirot dizisinin bir bölümü olarak yayınlanmıştı.

Filmde birkaç yan karakter ve olay çıkarılarak bazı değişiklikler yapılmıştı. Özellikle filmin sonundaki silahlı çatışma sahnesinin gereksiz olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak mükemmel bir polisiye roman ve “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap” listesinde yer alan bir kitap olarak Agatha Christie’nin en iyi eseri olduğunu düşünüyorum.

Agatha Christie
Roger Ackroyd Cinayeti
Çev: Gönül Suveren
Yayınevi: Altın Kitaplar

Next Post Previous Post
6 Comments
  • Mayıs Yağmuru
    Mayıs Yağmuru 5 Şubat 2017 22:39

    Çok detaylı bir anlatım olmuş ellerinize sağlık :)

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 5 Şubat 2017 23:25

      Teşekkür ederim.

    • Mayıs Yağmuru
      Mayıs Yağmuru 6 Şubat 2017 00:16

      Çok iyisiniz Kitaplar konusunda Garange da okuyun derim seviyorsanız gerilim tarzını :)

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 6 Şubat 2017 00:47

      Öneriniz için teşekkürler. Grange'nin yıllar önce Kırmızı Nehirler, Taş Meclis, Kurtlar İmparatorluğu ve Siyah Kan kitaplarını okumuştum. Son dönemde çıkanları pek bilmiyorum. Bakayım...

  • Derya
    Derya 24 Şubat 2017 21:29

    En sevdigim yazar Agatha Christie tüm kitaplarini okumusumdur.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 25 Şubat 2017 12:18

      Ben en çok Hercule Poirot karakterini severim.

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar